1985 öncesi doğanlar
Beni çocukluğuma götürdü, sizde okuyun, biraz uzun ama...güzel günlerdi netekim
1985 ten önce doğmak demek...
1980 li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,
Ajda Pekkan'ın Alo, Michael Jackson'ın Pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar şanslı olmak demek...
Big in Japan , The Final Countdown , Eye of The Tiger demek.
İcraatin içinden demek, semra koy bir kaset de neşemizi bulalım demek.
Köprü demek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek...
Voltran Voltran Voltran demek,
depozito toplamak adına kola şisesi biriktirmek demek ,
Adile Naşit'ten masal dinlemek demek.
Debbie Gibson, Tiffany, Jason Danovan, Sandra, Modern Talking vb...dinliyor olmak...
Comanchero'nun ve Life is Life'ın sözlerini ezberlemeye çalışmak demek...
Michael Jackson, Madonna, Samantha Fox demek
Korhan Abay, Cenk Koray, Metin Milli, Ersen ve Dadaşlar demek.
Clementine, He Man, She Ra, Transformers, Kara Şimşek demek....
Okula siyah önlükle gitmek demek.
Kayahan, Nilüfer, Sezen Aksu, Barış Manço ile büyümek demek..
Köle İzaura demek, Ziyaretçiler demek!!!!
Acidçi misin metalci mi demek...
Moruk demek, herild yani demek, hey corc versene borc demek, olmaz maykil
bende de yok cevabini işitmek demek, geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek...
Yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak, hem eski hem yeni olmak demek.
Biraz gözü açık bir 80 li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir.
Edi Mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu Şörli makleeyynn yeeeeeee diye bağırıp en az
bir technotronic kasedine sahip olmak demek.
Mahalle çeşmelerinden su içmek, bayramları iple çekmek,
Cumhurbaşkanı denince Kenan Evren'i hatırlamak demek...
Koltukaltında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynayacak
birileri vardır" diyebilmek demek...
Birisi saat sordugunda eti kemik geçiyor demek;
Evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çoçukluğunu yaşayabilmiş, son dönemin bir üyesi olmak.
Ne sorusuna zonk cevabı vermekten zevk duymak,
büyüteç ile kağıt yakmak ve siyah kağıtların beyaza oranla daha kolay yandığını
keşfetmek, 9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak, televizyon
konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak,
23 Nisan Çocuk Bayramı şenliğinde gelen yabancı çocuklara 5 dakikada aşık olmak demek..
Son dersin son 5 dakikasında parkaları giyip zilin çalmasını beklemek,
hurraa kapıya doluşmak, dışarıya pestil olarak çıkmak demek,
sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek.
Kutu kolayı açtıktan sonra kapağını çekip çıkarıp atmak demek..
Tipe bak demek...
Fon müziği Laura Brannigan'dan Self Control olan günler...
Bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı...
Her şeye rağmen temiz ve el değmememiş bir hayat demek...Sonrasında
biz büyüdük ve kirlendi dünya demek....
Pazar akşamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek...
Sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek...
Şehirlerarası yolculuklara çıkarken otobüsün 302 S olması için dua etmek....
Bilet alırken arka kapının önü ve tekerlek üstü olmasın demek.
Resimli futbolcu kartları demek, süper babaanne demek, fantayla kolayı karıştırmak demek,
mahalle kavramı demek.
Çavuşevsku ve karısının kurşuna dizilişini tv den seyretmek demek,
o görüntülerin yıllar sonra bile kafadan hala çıkmamış olması demek..
Anket ve hatıra defterlerinin olması, bunlara seviyorum ama kimi diye başlayan maniler yazmak,
önünde tek arkasında 2 çizgi olan külotlu çorapların havada sallanarak giydirilmesi,
içinde biri sabunlu iki ıslak bez olan mustili beslenme çantası, dantel yaka, yenen
kokulu silgi, leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri, hulahop, ayak
bileğine takılarak
çevrilen top, sek sek oynamak, bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak,
müsaitseniz annemler size gelecek demek...
TRT'nin yayın akışının bitmesiyle çalan istiklal marşı için ayağa kalkıp, marşı
hazırolda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz
"biiiiiiiiiiiiip"sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek...
Zerrin Özer demek.
Nasıl da geçmişti bütün bir yaz demek. Bu şarkıya kafanda klip çekmek demek.
Annelerin çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret yedirmemesi demek..
Challengerın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek..
PKK saldırılarında her gün mutlaka birilerinin öldüğünü, şehit olduğunu
duymak ama anlamamak demek..
Veronica Castroyu güzel zannetmek demek..
Gorbaçov'un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu merak etmek,
anneye "Zeki Müren'e teyze mi diyim amca mı diyim" diye sormak,
Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken Çankaya Köşkü
basamaklarından yavaş yavaş inip sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak,
"hayat bilgisi" kitabında kenan evren'in resmi olması,
Batman ve Şırnak'ın henüz il olmadığı günleri hatırlamak...
Breyk Breyk arkadaş arıyorum demek....
Eve lazım olur diye fazlaca pul almak demek...
Ho ho ho hoover demek Zeki Müren'in size alo diyoruuuum demesi demek....
İlkokulda Halley, Petrol ve Komançero şarkılarını uydurma sözlerle
söyleyerek danseden Tolga Han özentisi sefil dans grupları kurmak,
okul sonrasında ise her gün koşturarak eve gidip; bu toprağın sesi programında
kımıl zararlısı ile mücadele yöntemleri, orman köylüsünün sorunları ve
yüksek randımanlı durum buğdayı türleri ile ilgili verilen faydalı bilgilerin ardından Kamber ağa ile Uyanık skeçlerini büyük bir ilgi ile izlemek demek...
Küçük yaşta bilinçli bir çiftçi kadar ziraat bilgisine sahip olmak demek...
Sinemalarda The Lord of the Rings, Harry Potter vs. izlemek yerine Jules Verne romanları, Ömer Seyfettin öyküleri okumakla geçirilen bir çocukluk demek....
Aldım çantamı kolumaaa, Çıktım dallas yoluna, Ben babi'yi beklerken Ceyar girdi koluma Şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek.
Kimler geliyo kimler? Sana ne,sana ne?
Ama bunu söylemenize gerek yokki,
Ben yapınca alışverişi,zaten alıyorum satış fişi replikleri barındıran Ali-Ayşegül Atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım.
Erooooolll, Eroooolll (mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size buraya !
fişini de al oğlum'daki meşhur Erol,
Hadi hep birlikte, hep birlikte, biz biz olalım yemeklerden önceeee,
lavaboya koşalım, hafta da bir kere tırnakları keselim, fırçalayıp onları
tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil olmak....
İcraatın içinden izleyip Özal'ın kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak...
Videocudan american ninja, kartal, Kan sporu ve Evil dead gibi filmleri kiralamak demek...
Analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden
de farklı zevkler aldığının farkına varmak demek...
Çok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da
çivisinin çıkışını görerek büyümek demek...
Hava durumlarının eksi değil de "sıfırın altında bilmem kaç" denildiğini bilmek demek....
Apartmanın çatısına 5 metrelik anten takıp üstüne de tencere kapağı bağlayan
bir abinin sizi tv önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırıp anteni ayarlamaya çalışması .
Yabancı kanallarını görüntülemek adına .. oldu oldu diye camdan kafayı çıkarıp bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek.
Siyah beyaz ve karlı bir görüntü de olsa .. Üstelik yabancı dilde tek kelime
anlamasanız da gündüz vakti çizgi film izlemek için az debelenmemiş olmak
demek...
Muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl demek...
TRT 1'de oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen
donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek demek...
1985 ten önce doğmak demek...
1980 li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,
Ajda Pekkan'ın Alo, Michael Jackson'ın Pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar şanslı olmak demek...
Big in Japan , The Final Countdown , Eye of The Tiger demek.
İcraatin içinden demek, semra koy bir kaset de neşemizi bulalım demek.
Köprü demek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak size geri dönmesi demek...
Voltran Voltran Voltran demek,
depozito toplamak adına kola şisesi biriktirmek demek ,
Adile Naşit'ten masal dinlemek demek.
Debbie Gibson, Tiffany, Jason Danovan, Sandra, Modern Talking vb...dinliyor olmak...
Comanchero'nun ve Life is Life'ın sözlerini ezberlemeye çalışmak demek...
Michael Jackson, Madonna, Samantha Fox demek
Korhan Abay, Cenk Koray, Metin Milli, Ersen ve Dadaşlar demek.
Clementine, He Man, She Ra, Transformers, Kara Şimşek demek....
Okula siyah önlükle gitmek demek.
Kayahan, Nilüfer, Sezen Aksu, Barış Manço ile büyümek demek..
Köle İzaura demek, Ziyaretçiler demek!!!!
Acidçi misin metalci mi demek...
Moruk demek, herild yani demek, hey corc versene borc demek, olmaz maykil
bende de yok cevabini işitmek demek, geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek...
Yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak, hem eski hem yeni olmak demek.
Biraz gözü açık bir 80 li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir.
Edi Mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu Şörli makleeyynn yeeeeeee diye bağırıp en az
bir technotronic kasedine sahip olmak demek.
Mahalle çeşmelerinden su içmek, bayramları iple çekmek,
Cumhurbaşkanı denince Kenan Evren'i hatırlamak demek...
Koltukaltında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynayacak
birileri vardır" diyebilmek demek...
Birisi saat sordugunda eti kemik geçiyor demek;
Evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çoçukluğunu yaşayabilmiş, son dönemin bir üyesi olmak.
Ne sorusuna zonk cevabı vermekten zevk duymak,
büyüteç ile kağıt yakmak ve siyah kağıtların beyaza oranla daha kolay yandığını
keşfetmek, 9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak, televizyon
konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak,
23 Nisan Çocuk Bayramı şenliğinde gelen yabancı çocuklara 5 dakikada aşık olmak demek..
Son dersin son 5 dakikasında parkaları giyip zilin çalmasını beklemek,
hurraa kapıya doluşmak, dışarıya pestil olarak çıkmak demek,
sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek.
Kutu kolayı açtıktan sonra kapağını çekip çıkarıp atmak demek..
Tipe bak demek...
Fon müziği Laura Brannigan'dan Self Control olan günler...
Bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı...
Her şeye rağmen temiz ve el değmememiş bir hayat demek...Sonrasında
biz büyüdük ve kirlendi dünya demek....
Pazar akşamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek...
Sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek...
Şehirlerarası yolculuklara çıkarken otobüsün 302 S olması için dua etmek....
Bilet alırken arka kapının önü ve tekerlek üstü olmasın demek.
Resimli futbolcu kartları demek, süper babaanne demek, fantayla kolayı karıştırmak demek,
mahalle kavramı demek.
Çavuşevsku ve karısının kurşuna dizilişini tv den seyretmek demek,
o görüntülerin yıllar sonra bile kafadan hala çıkmamış olması demek..
Anket ve hatıra defterlerinin olması, bunlara seviyorum ama kimi diye başlayan maniler yazmak,
önünde tek arkasında 2 çizgi olan külotlu çorapların havada sallanarak giydirilmesi,
içinde biri sabunlu iki ıslak bez olan mustili beslenme çantası, dantel yaka, yenen
kokulu silgi, leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri, hulahop, ayak
bileğine takılarak
çevrilen top, sek sek oynamak, bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak,
müsaitseniz annemler size gelecek demek...
TRT'nin yayın akışının bitmesiyle çalan istiklal marşı için ayağa kalkıp, marşı
hazırolda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz
"biiiiiiiiiiiiip"sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek...
Zerrin Özer demek.
Nasıl da geçmişti bütün bir yaz demek. Bu şarkıya kafanda klip çekmek demek.
Annelerin çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret yedirmemesi demek..
Challengerın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek..
PKK saldırılarında her gün mutlaka birilerinin öldüğünü, şehit olduğunu
duymak ama anlamamak demek..
Veronica Castroyu güzel zannetmek demek..
Gorbaçov'un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu merak etmek,
anneye "Zeki Müren'e teyze mi diyim amca mı diyim" diye sormak,
Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken Çankaya Köşkü
basamaklarından yavaş yavaş inip sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak,
"hayat bilgisi" kitabında kenan evren'in resmi olması,
Batman ve Şırnak'ın henüz il olmadığı günleri hatırlamak...
Breyk Breyk arkadaş arıyorum demek....
Eve lazım olur diye fazlaca pul almak demek...
Ho ho ho hoover demek Zeki Müren'in size alo diyoruuuum demesi demek....
İlkokulda Halley, Petrol ve Komançero şarkılarını uydurma sözlerle
söyleyerek danseden Tolga Han özentisi sefil dans grupları kurmak,
okul sonrasında ise her gün koşturarak eve gidip; bu toprağın sesi programında
kımıl zararlısı ile mücadele yöntemleri, orman köylüsünün sorunları ve
yüksek randımanlı durum buğdayı türleri ile ilgili verilen faydalı bilgilerin ardından Kamber ağa ile Uyanık skeçlerini büyük bir ilgi ile izlemek demek...
Küçük yaşta bilinçli bir çiftçi kadar ziraat bilgisine sahip olmak demek...
Sinemalarda The Lord of the Rings, Harry Potter vs. izlemek yerine Jules Verne romanları, Ömer Seyfettin öyküleri okumakla geçirilen bir çocukluk demek....
Aldım çantamı kolumaaa, Çıktım dallas yoluna, Ben babi'yi beklerken Ceyar girdi koluma Şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek.
Kimler geliyo kimler? Sana ne,sana ne?
Ama bunu söylemenize gerek yokki,
Ben yapınca alışverişi,zaten alıyorum satış fişi replikleri barındıran Ali-Ayşegül Atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım.
Erooooolll, Eroooolll (mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size buraya !
fişini de al oğlum'daki meşhur Erol,
Hadi hep birlikte, hep birlikte, biz biz olalım yemeklerden önceeee,
lavaboya koşalım, hafta da bir kere tırnakları keselim, fırçalayıp onları
tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil olmak....
İcraatın içinden izleyip Özal'ın kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak...
Videocudan american ninja, kartal, Kan sporu ve Evil dead gibi filmleri kiralamak demek...
Analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden
de farklı zevkler aldığının farkına varmak demek...
Çok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da
çivisinin çıkışını görerek büyümek demek...
Hava durumlarının eksi değil de "sıfırın altında bilmem kaç" denildiğini bilmek demek....
Apartmanın çatısına 5 metrelik anten takıp üstüne de tencere kapağı bağlayan
bir abinin sizi tv önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırıp anteni ayarlamaya çalışması .
Yabancı kanallarını görüntülemek adına .. oldu oldu diye camdan kafayı çıkarıp bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek.
Siyah beyaz ve karlı bir görüntü de olsa .. Üstelik yabancı dilde tek kelime
anlamasanız da gündüz vakti çizgi film izlemek için az debelenmemiş olmak
demek...
Muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl demek...
TRT 1'de oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen
donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek demek...
Comments