bu yıl tatil
2 hafta ayrılığın sonunda tostişime kavuştum, beni görür görmez boynuma sarıldı, aynı anda babasına da sarıldı. Bizi özlemiş, tabii biz de onu. Bi daha ise gitme tamam mı dedi, Ali dedenin köyüne birlikte gidelim beni biyakma dedi. Tamam oğlum dedim, şartlar zorlamazsa seni bırakmam merak etme dedim. Yavrum benim.
Sonra Bodruma doğru yola çıktık. Araba vapuru, yelkenliler, saban kamyonu, yemek muhabbeti, Dikili ve Foça ziyaretinden sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Bodrum'daydık. Hastalığın etkilerini birkaç gün daha hissettik tabi. Öksürük vardı ilk günlerde sonra güneş iyi geldi galiba. Gerçi güneş kremi iyi gelmedi diye düşünüyorum. Her yanında tanecikler çıktı ama şimdi daha iyi.
Çocuklu tatil bambaşka birşey. Nasıl diyim, tam tatil gibi değil.
Kendiniz için eğlenme ve dinlenme amacı gütmüyorsunuz da herşeyi çocukların beklentileri ve mutluluğu üzerine kurguluyorsunuz.
Oğuz Emre'nin klasik yabancılama olayı devam etti, babanne dede fark etmiyor, onlarla kalmak istemedi, onlara sürekli sen git sen git deyip durdu, Burası benim evim, o benim arabam şeklinde bağırışlarına alıştı insanlar sonunda.
Bir gece Oğuz Emre'yi uyutup babannesine Dedesine bıraktık, ama ağlamaktan mahvolmuş şekilde bulduk. Sahilde de oyalamak istediler mümkün olmadı, sadece son gün 1 saatliğine onlarla kaldı, sonra alayarak telefon ettirmiş, babayı arama anneyi ara demiş, gel anne gel anne diye ağladı telefonda, biz de yakındaydık zaten, ben apar topar gidip aldım. Günümüze birlikte devam ettik.
Oğuz Emre denizden korktu hiç girmek istemedi. Kıyıda biz bol bol kule , şato , kuyu havuz bilimum şeyleri yaptık, babası genelde denizdeydi.
Oğuz Emre nedenini bilmediğim şekilde mızmız olmuş, hastalık mı ayrılık mı bilmiyorum. Sürekli ağlıyor, herşeye hayır diyor, mızmızlanıp duruyor. Böyle olması gözümüzü korkuttu biraz. Arabamıza binip gidelimden, dedesinin arabasına binmemesine, terlik giymemesinden spor ayakkabı da ısrar etmesinden, şapka takmamasına kadar biton konuda ayak diredi.
Haa bi de unutmamak için buraya bir not alayım. Oğlum büyüyünce damat olacak, kendine bir gelin bulacak şeklinde başlayan cümlemi oğlum şöyle tamamladı, gelin sen ol anne. Ben olamam oğlum, ben babanla evlendim, baban damat ben gelin oldum, sen başka gelin bulcaksın şeklinde sözüme, ben başka gelin istemem sadece seni isterim dedi :) ben görürüm seni 5-10 yıla :)
Bi kaç fotoğraf.



Sonra Bodruma doğru yola çıktık. Araba vapuru, yelkenliler, saban kamyonu, yemek muhabbeti, Dikili ve Foça ziyaretinden sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Bodrum'daydık. Hastalığın etkilerini birkaç gün daha hissettik tabi. Öksürük vardı ilk günlerde sonra güneş iyi geldi galiba. Gerçi güneş kremi iyi gelmedi diye düşünüyorum. Her yanında tanecikler çıktı ama şimdi daha iyi.
Çocuklu tatil bambaşka birşey. Nasıl diyim, tam tatil gibi değil.
Kendiniz için eğlenme ve dinlenme amacı gütmüyorsunuz da herşeyi çocukların beklentileri ve mutluluğu üzerine kurguluyorsunuz.
Oğuz Emre'nin klasik yabancılama olayı devam etti, babanne dede fark etmiyor, onlarla kalmak istemedi, onlara sürekli sen git sen git deyip durdu, Burası benim evim, o benim arabam şeklinde bağırışlarına alıştı insanlar sonunda.
Bir gece Oğuz Emre'yi uyutup babannesine Dedesine bıraktık, ama ağlamaktan mahvolmuş şekilde bulduk. Sahilde de oyalamak istediler mümkün olmadı, sadece son gün 1 saatliğine onlarla kaldı, sonra alayarak telefon ettirmiş, babayı arama anneyi ara demiş, gel anne gel anne diye ağladı telefonda, biz de yakındaydık zaten, ben apar topar gidip aldım. Günümüze birlikte devam ettik.
Oğuz Emre denizden korktu hiç girmek istemedi. Kıyıda biz bol bol kule , şato , kuyu havuz bilimum şeyleri yaptık, babası genelde denizdeydi.
Oğuz Emre nedenini bilmediğim şekilde mızmız olmuş, hastalık mı ayrılık mı bilmiyorum. Sürekli ağlıyor, herşeye hayır diyor, mızmızlanıp duruyor. Böyle olması gözümüzü korkuttu biraz. Arabamıza binip gidelimden, dedesinin arabasına binmemesine, terlik giymemesinden spor ayakkabı da ısrar etmesinden, şapka takmamasına kadar biton konuda ayak diredi.
Haa bi de unutmamak için buraya bir not alayım. Oğlum büyüyünce damat olacak, kendine bir gelin bulacak şeklinde başlayan cümlemi oğlum şöyle tamamladı, gelin sen ol anne. Ben olamam oğlum, ben babanla evlendim, baban damat ben gelin oldum, sen başka gelin bulcaksın şeklinde sözüme, ben başka gelin istemem sadece seni isterim dedi :) ben görürüm seni 5-10 yıla :)
Bi kaç fotoğraf.




Comments